NURHAN NEBİOĞLU- 'BİR MODERN DANS ÖNCÜSÜ: RUTH ST. DENIS'

"RUTH ST. DENİS'İN DANS YAŞAMINDA UZAK DOĞU KÜLTÜRÜ VE GÖSTERİ SANATLARININ ETKİSİ"

Bu Makale "Dans Dergisi"nin Şubat 2007 Tarihli 14. Sayısında Yayınlanmıştır.

Yazan: Nurhan Nebioğlu

Modern Dans 20. yüzyılın başında klasik balenin tam olarak kök salmadığı ABD ve Almanya'da ortaya çıkmış ve geliştirilmiş bir formdur. Isadora Duncan, Loie Fuller, Rudolf von Laban ve Mary Wigman, Kurt Jooss ve Ruth St. Denis gibi öncü Alman ve Amerikalı koreograf ve dansçıların birbirinden bağımsız olarak geliştirdikleri, balenin anlatısal öğelerini reddeden bu yeni dans formu dans sahnelerini çehresini baştan başa değiştirmiştir.

20. yüzyılın başında Batı'da toplumsal hayatta meydana gelen gelişmeler derin krize sebep olmuş ve kültürde, yaşayış ve inançlarda köklü değişiklikler yaşanmıştır. Batı uygarlığı yaşanılan bu krizi kültürel anlamda 19. yüzyıl sömürgeci mantığını sürdürerek ve diğer kültürlerle beslenerek aşılabileceğini tasavvur  etmiştir. Yine aynı dönemde Batı'da Rönesansla birlikte sahne sanatlarına hakim olan gerçekçilik 20. yüzyılda sorgulanmaya başlamıştır. Bütün bunlar modernite projesinin  oluşmasıyla sonuçlanmıştır.

Bütüncül bir proje olarak modernizmin sanattaki yansıması 20. yüzyıl başında Avrupa'da ardı ardına  ortaya çıkan akımlar oluşturmuştur. Tarihsel avantgarde olarak nitelenen Dışavurumculuk, Dada, Gerçeküstücülük ve Bauhaus gibi akımlar modernizmin doruk aşamasını teşkil etmişlerdir. Modern dans 20. yüzyıl modernist pratiği içinde aynı zamanda, tarihsel avantgarde olarak  nitelenen bu akımların bir parçası konumundadır. Almanya ve Birleşik Devletlerdeki modern dansın tarihsel öncülerinin bu dönemde hareket üzerine yoğunlaşan çalışmaları, salt biçimsel değil toplumsal değerleri de göz önüne alarak ortak bir dil geliştirmeye yönelik olmuştur. Modern dans klasik balenin hareket değerleri ve yapısına karşı çıkarken, kendi bedensel hareket ve anlatımını oluşturmada tamamen yeni bir dile ihtiyaç duymuştur. Bu anlamda, modern dans biçimsel dilini oluşturan kaynaklarının bir kısmını Antik Yunan'dan esinle yeniden yapılandırılan hareket formlarından alırken, diğer taraftan Uzak Doğu kültürü ve gösteri sanatlarından geniş bir şekilde yararlanmıştır. Bu anlamda Uzak Doğu gösteri sanatları el değmemişlikleri itibarı ile önemli bir inceleme alanı oluşturmuştur.

Uzak Doğu dram ve danslarının genel olarak Batı'dakine göre çok daha erken tarihlerde geliştiği söylenebilir. Uzak Doğu ve genel olarak Asya tiyatrosu, yoğun olarak dansı barındıran, simgesel anlatımlı, gelişmiş ve karmaşık bir dil ortaya koymuştur. Bunun yanında Batı sahne gösteriminde yaşanan dinsel olanla bağların ayrışması durumu, Uzak Doğu'da tam olarak gerçekleşmemiştir. Böylece Uzak Doğu dramları tinsellikle olan bağlarını koruyarak günümüze kadar gelmişlerdir. Ancak Batı'nın Uzak Doğu toplumlarını durağan ve değişmez yapıda görmesi, Batı kaynaklı Oryantalizm ve Sömürgeci söylem ile örtüşmektedir. Barba'nın Doğu'ya tiyatro üzerinden bakış açısına göre ise, Doğu tiyatrosunun arkaik ritüellerle karıştırılarak, mükemmel ama durağan bir biçim olarak görülmesi, onun çağımızın en karmaşık zaman ve mekan kavramlarına en yakın yapıda olmasından kaynaklanmaktadır. Barba'ya göre Doğu tiyatrosu Newton'un evren modelinden ziyade, Niels Bohr'un atomaltı dünyası ile kıyaslanabilir (1). Bu ise gönümüzde Batı'da esas olarak modernden çok postmodern gösterim için kullanılabilecek bir kıyastır.

Uzak Doğu'lu dansçılar  genellikle çıplak ayakla ve dizleri bükük bir şekilde dans ederler. Bu durum modern dans ile benzerlik taşıyan önemli özelliklerden biridir. Klasik bale tekniğine tepki olarak dizlerin yaygın olarak bükük kullanımı ve çıplak ayakla dans, modern dansın ortaya çıkışında ayırt edici bir nokta teşkil etmiştir. Bunun yanında bir diğer ortaklık ise bedenin yerle olan ilişkisi ve düşme-kalkma biçimlerinde de gözlenmektedir.  Yine modern dansta yüz kullanımı genelde nötrken iken ağırlıklı olarak bedene vurgu yapılmaktadır. Modern dans ise bedenin yerle olan güçlü ilişkisini yeniden düzenleyerek yerçekimini sömürmüştür (2). Bunun yanında modern dansın büyük oranda kişisellik üzerine kurulmuştur. Modern dans ortaya çıkışı itibariyle aynı zamanda kadın sanatçıların öncülük ettiği bir harekettir. Bu anlamıyla modern dans aynı zamanda erkeğin dans koreografisini gerçekleştirdiği, kadının ise verili adımları uygulayan kişi ötesine gidemediği yapıyı da kırmıştır. Modern dans hem erkeğe, hem de kadına geniş hareket alanı ve özgürlük sağlamıştır. Modern dans Doğu'nun tinselliğini dansa sokarak kadın bedeninin sahnede dans yolu ile betimlenmesini saygın bir yere oturtmuştur.

Modern dansın tarihsel öncülerden Ruth St. Denis dans yaratımlarında Uzak Doğu kültürü ve gösteri sanatlarından oldukça fazla etkilenmiştir. St. Denis annesinin de yönlendirmesiyle, kaynağını Hint mistisizminden alan Teosofi felsefi sistemi ve Christian Science gibi Amerikan öğretileriyle yetişmiştir. Ruth St. Denis'in dans eğitimi ise, küçük yaşta almaya başladığı klasik bale, Delsarte eğitimi ve salon danslarını kapsamaktadır. St. Denis aynı zamanda New Jersey Somerville'da Maud Devenport'un okulunda sosyal dans eğitimi almıştır. Yine aynı yıllarda New York'ta Marie Bonfanti'den klasik bale derslerine başlamıştır.

St. Denis profesyonel dans hayatına 1883'te New York'ta vodvillerde solo dansçı olarak sahneye çıkarak başlamıştır. Vodvil evlerinde gösterisini günde birçok kez yenilemek durumunda kalmıştır. Orta sınıf bir ailenin kızı olarak St. Denis bu gösterilere biraz da zoraki olarak, ailesinin geçimine yardımcı olmak için devam etmiştir. 1898'de tanıştığı Broadway yapımcısı David Belasco onu topluluğuna alır. Böylece Belasco'nun kumpanyasında baş dansçı olarak çalışmaya başlayan St. Denis Amerika ve Avrupa'yı kapsayan turnelere çıkar. St. Denis gelecekteki kariyerini şekillendirecek en önemli deneyimlerini Belasco'nun topluluğu ile yaşamıştır.  Belasco topluluğu ile birlikte 1900 Uluslararası Paris Fuarını ziyaret eden St. Denis, orada dansını izlediği bir diğer Amerikalı tarihsel dans öncüsü Loie Fuller ve Japon drama sanatçısı Sada Yocco'dan oldukça etkilenir. Yine 1904 yılında Belasco ile Amerika2da gerçekleştirilen turne sırasında gördüğü Egyptian Deities sigarası posterindeki Mısır tanrıçası İsis'in tasviri St. Denis'i , Mısır hakkında araştırmaya yöneltir. Bu olay onu kariyerinde geri dönülmez bir şekilde Doğu'ya yöneltir. Daha sonra Uzak doğu temalı danslar St. Denis'in tinselliğinin önemli bir göstergesi halini alır.

St. Denis 1905 yılında Belasco topluluğundan ayrılarak kendi solo kariyerine başlar. Bu dönemde  yarattığı Radha, Incense, The Yogi ve The Nautch gibi Hint konulu koreografilerle St. Denis Avrupa ve Amerika'da kayda değer başarı yakalar. Uzak Doğu kültürü ve sahne sanatlarını kendi konum ve dansını yaratmada önemli bir unsur olarak kullanarak 20. yüzyılın başlarında ABD'de yaşanan değişimin- egzotik olana ilginin artması ve genel olarak ırkçılık, sömürgecilik ve şarkiyatçılık çevresinde gelişen söylemin- önemli bir parçası konumuna gelir.

St. Denis hiçbir zaman Uzak Doğu danslarını öğrenmemiştir; buna rağmen koreografileri genel olarak otantikten uzak, mistisizme ait öğeler  barındırmakta ve kadının şehvet duygularını ön planda tutmaktadır(3). St. Denis koreografilerinde Oryantalist bakış açısının Doğu toplumunda değişmez olarak varsayılan (dans, davranış ve din gibi) öğelerini kendi dansına dahil etmiştir. Bu durum Batı'nın, Oryantalizmin etkisiyle Doğu'nun bütün maddi uygarlık ve kültürünün kendisinin tamamlayıcı öğesi olarak görmesiyle ilgilidir. Amerika'nın bir çok yerine gerçekleştirdiği turnelerle, ilk kez modern dans ve Uzak Doğu dansı ile tanışan halk kitleleri, sunulan temsilin gerçek Doğu'yu temsil ettiğini tasavvur etmişlerdir. St. Denis'in yaratılarındaki Uzak Doğu öğesinden beslenen kostüm ve efektler seyirciyi büyüleyerek onun Oryantalist tutkusunun görünümünü sunmuştur. Böylece Amerikan toplumunda zaman içinde toplumsal belleğe yerleşen Doğu dansına ait tasavvurların gerçek tasavvurlar olarak algılanması ve yeniden üretilmesine olanak sağlamıştır.

Ruth St. Denis'in modern dansın gelişiminde bir diğer önemli katkısı partneri Ted Shawn ile birlikte1914 yılında kurduğu Denishawn dans topluluğunda ikinci nesil modern dans öncülerini yetiştirmiş ve yön vermiş olmasından kaynaklanmaktadır. Aralarında Martha Graham, Doris Humphrey ve Charles Wiedman'ın da bulunduğu bu dansçılar, St. Denis'in genel olarak Uzak Doğu danslarına bakışı, yönlendirmesi ve topluluğun Uzak Doğu danslarını da içeren ders programı sayesinde, bu danslara ait form ve ifade biçimleri geriye dönüşü olmayan bir şekilde modern dansın içine yerleşmiştir.

St. Denis uzun dans kariyeri boyunca, kendi misyonu doğrultusunda ürünler vererek, belirli bir dans tekniği yaratamamasına rağmen, dansın Amerika'da saygın bir konum edinerek kültürel hayatın bir parçası olarak yerleşmesinde büyük pay sahibi olmuştur. Ruth St. Denis'in Uzak Doğu'ya öykünen çalışmaları, günümüzde artarak gelişen ve derinleşen toplumsal cinsiyet(gender) ve kadın bedeninin temsil biçimi araştırmaları açısından önemli veriler sunmaktadır.

KAYNAKÇA:
1-Barba, E., (1994), Avrasya Tiyatrosu, (Çev. H. Bahçeli, H. Gürel), Mimesis Tiyatro/Çeviri- Araştırma Dergisi, 5: 73-78.
2-Banes, S., (1987), Terpischore in Sneakers, Wesleyan University Pres, Middletown, Connecticut.
3-Anderson, J., (1974), Dance, Newsweek Book, New York.